20 Kasım 2016

Karşılıksız Vermek Allah'a Mahsus

Aram'la gezmelerimiz hep keyifli ve bereketli olmuştur. Eve döndüğümüzde üzerimizde kalan tatlı bir yorgunluktan başkası olmazdı. Yeni evimize taşınmamızdan bir süre sonra gezmelerimiz azalmaya başladı.
Bebek arabamızın aksıyor olması yolların kötülüğü ile birleşince zaten ameliyat tavsiyesi alan bileklerimi hayli zorluyor ve böylece dışarı çıkmak deyince iki kere düşünür hale geldim. Şayet bir şevke gelmiş de dışarıya çıkmışsam takati kalmamış halde dönüyorum eve.

Diğer yandan bir süredir güzel geçen her gezme incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerle tatsızlaşıyor. Bilhassa eve dönüş yolunda eve yakınlaşırken Aram'ın yüzü bir nedenle düşüyor. En son dün dışarı çıktığımızda daha gezmenin başında tatsızlaşınca ben kısa bir süre idare edebildim ama buna ikiz kardeşlerinin de huzursuzluğu ilave olunca tüm şevkim kırıldı ve omuzlarım düştü. Sükuta gömüldüm. Aram'ın sarılma isteğini dört yılda ilk kez geri çevirdim. Sonrasında işlerimizi gördük sessiz sedasız. Çok üzgündüm. Niye o kadar üzüldüğümü de anlayamamıştım ama üzgündüm.

İşlerimiz bittikten sonra parka gidecek eve ondan sonra dönecektik. Park yolunda "seni üzdüğüm için özür dilerim anne" dedi yavrum. Yanıma sokuldu iyice. Ben de yürürken bir yandan tek elle sarıldım ama yürümeye devam ettim. Onu affettiğimi ama üzüntümün hemen geçmediğini biraz zaman vermesini, söyledim. Sessiz kabul etti. Parkta oynadılar kardeş kardeş. Ben üzüntümü atamıyordum. Aram beni de davet etti oyuna ama imkanı yok katılamadım. Kolum kanadım oynamıyordu. İçim içimi yiyiyordu niye bu kadar üzüldüğümü anlayamıyordum.

Akşam, biraz dinlendikten sonra kafamda dolaşan bulutlar açılmaya ve zihnim billurlaşmaya başladı. Beni üzen şükransızlıktı. Oysa kendime yıllardır telkin ediyordum evlatlarımın emanet olduğunu. Şimdi ise karşılık bekliyordum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder