06 Şubat 2017

Bu Alem Benim Okulum: Matematik

Akşam oturmuş Spirited Away izlerken birlikte Aram birden "Anne biz kaçız?" diye sordu. Ne demek istediğini anlamıştım aslında ama cevabı biraz dolandırmak istedim yolculuğunu merak ettiğim için. "Hepimiz biriz oğlum." dedim. "Baban bir, ben bir, Gülbeşeker bir ve Kestane bir". "O zaman biz dört müyüz?" dedi parmağıyla göstererek. "Hepimizi mi kast ediyorsun?" dedim. "Evet evet biz bu kadar mıyız?" dedi eliyle dört işaretini yaparak. "Hepimizi kastediyorsan bir kez daha hesap etmelisin bence" dedim. "Aaa anne bu kadarız" dedi eliyle beş parmağını açıp göstererek. "Yani beş"...

Henüz zorunlu eğitime bir buçuk yıl süresi varken bu iştiyakı gösterdiğine göre okula gezmeye gidecek galiba. Mevlam hayatın her yerinden tahsilini en güzel şekilde kemale erdirsin evladım. Amin!

02 Şubat 2017

Hoşça Bak Zatına

Uzun bir aradan sonra anne olmadan önce yaptığım işlerime geri dönebileceğim inşallah.

Başlangıçta pek de ara vermemiştim oysa ama ritmim hayli düşüktü. Yola devam ettiğim için bu beni hiç rahatsız etmemişti. Çünkü aynı anda bir kaç farklı sorumluluğu yürütüyordum. Bu yavaşlık çok anlaşılır ve dahi hem benim hem evladım hem de yuvamız için sağlıklıydı.

Ancak ikinci çocuk bizi çoğul teşrif etmeye karar verince bana sorumluluklarımdan bir kısımını askıya almak düştü. Zira yardımsız götürmeye karar vermiştik üç çocuğun bakımını. Kendimize güvenmiştik ebeveyn olarak.  Sadece ev içi on beşte bir destek almıştık o kadar. Bir de bizi sık sık dolaşan çocuklarımın sevgili babaannesi elimizden tutmuştu.

Gel zaman git zaman büyüğü dört buçuk yaşında olan üç çocuğumun ihtiyaçlarına yetişmek için kendi hayati özellik arz eden ihtiyaçlarımı karşılayamaz ve beyim işlerinden başını kaldırıp elini uzatamaz hale gelince bu işin böyle olmasının çok da sağlıklı bir yöntem olmadığına karar verdik. Yardıma ihtiyacımız vardı. Benim maddi manevi sağlığım için, kendim ilgilenmek istediğim çocuklarımın tahsiline zaman ayırmam ve şehir içerisinde çocukluklarını ifa, kendilerini gerçekleştirme ortamı sağlayabilmem için ve dahi bu yaşa kadar yapmakta olmaktan çok memnun olduğum çalışmalarıma devam edebilmek kendimi tazelemek ve ihtisasım olan alanda üretim yapabilmek hizmet verebilmek için bu yardımı almalıydık.

Niyetine girmemizin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu bir yılın son üç ayında ulaşabildiğimiz çocuklarımın dünyalar tatlısı oyun ablası arada sırada gelip bir nefeslik suyun üzerine çıkmamı sağlasa da daha ötesi olamıyordu. Tam zamanlı bir kişiyi de bulamamıştık. Çocuklarımızı emanet edebileceğimiz, evimizin içerisinde bizden birisi olsun istediğimiz bir kişiyle karşılaşamamıştık.

Sonunda üç gün önce bir hanım bize yol arkadaşı oldu çok şükür. Şimdilik her şey yolunda gidiyor. Çocuklar memnun, günün sonunda ben dinginim, evimizin işleri ertesi güne sarkmıyor, Aram'ın düzenini hemen kurdum. Haftaya çalışmalarım ve ikizlerin düzeni de oturacak ümidindeyim. Daha ne olsun... Binlerce hamdu senalar olsun!

Bir annelik dersi de buraya yazayım: Yardım almaktan korkma, çekinme ve utanma. Yardım iste!

Hoşça bak zâtına zübde-i âlemsin sen.
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.
-Şeyh Galip

Başkasının Çocuğu Kimimiz Olur?

by Mitra Shadfar
 İlk çocuğumun bir yabancı tarafından ilk defa canının yakıldığı gün dün gibi aklımda. Doğduğu günden itibaren anbean artan muhabbetim üçüncü aylarında olan çocuğumun gözüne toz kaçsa yüreğimi hoplatacak hale getirmişti beni. Ancak genelde soğukkanlı görünen yapım hem çocuğumu sükunetli kılıyor hem de kriz anlarında heyecanımın galebe gelip meselenin çözümüne odaklanmama engel olmasına izin vermiyordu. Alevler dindikten sonra ya bir müddet sükunete gömülüyor ya da sessizce ağlıyordum. Ağlayamazsam uzun süre boğazımda bir yumru oturup duruyordu.

Bir gün beyimle oğlumu bebek arabasına yerleştirmiş evimizin yakınındaki markete alışverişe ve biraz da dolaşmaya çıkmıştık. Alışverişimizi yapmış kasada sıraya girmiştik ki arkamıza bizim gibi çocuklu bir aile gelmişti. Anne, bir buçuk yaşlarında bir çocuk ve sekiz on yaşlarında ablasından oluşan aile bizim gibi neşeli ve biraz farkla hareketliydi. O yaşlarda çocuğu olanlar bilirler, yürümenin tadına henüz varmış çocukları bir yerde zapt etmek hayli zordur. Zavallı ablası miniği idare etmek için çabalayıp duruyordu. Beyim çocuğumu önden itmiş kasada ödeme yapıyordu ben de hemen arkasındaydım ki çocuğumuzun çığlıyla ona yöneldik. Yüzünde minik bir kan damlası vardı avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Beyim hızla kemerlerini söküp çocuğu kucağına aldı ve ben durumu o an anladım. Arkamızdaki hanımın küçük oğlu minik bebeği merak etmiş biraz ilgi göstermişti gözle kaş arasında. Hanım üzüntüyle "Bir şey olmuş mu?" diye sorduğunda beyim "Olmuş tabi" dedi üzüntüyle ve bana kasayla ilgilenmemi rica edip dışarı çıktı çocukla. Ben ise onların selametinden emin olunca hemen arkama dönüp hanımı sakinleştirmeye, çocuğunun küçük olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu kazaların olmasının çok normal olduğunu söylemeye çalışıyordum kadıncağızın durmaksızın özür dileyen cümlelerinin arasında. Elinden  tuttum "Gerçekten önemli değil, geçer gider, minik bir çizik sadece" diyebildim ama bu  sözlerim hanımın üzüntüsüne teselli olamadı maalesef.

İşimi bitirip dışarı çıktığımda artık çocuğum ağlamıyordu. Sarıldım, kokladım onu.
Beyime sakince olayın üzücü olduğunu ama çaresiz anneye sakinleştirici bir iki ifadeyi çok görmememiz gerektiğini söyleyiverdim kapının dışında. O bizim canımız yavrumuzdu muhakkak  ama çok minik bir hasardı olan. Çok daha büyüğü de olabilirdi yanlışlıkla. Daha kim bilir nelerle karşılaşacaktık. Bize emanet olan bu yavru ve diğer yavrular için güçlü ve adil olmalıydık.

Bu sırada hanım dışarı çıkıp bebeğimizin durumunu kontrol etmek istediğinde beyimden teskin edici ifadeleri duydu şükür. "Geçti gitti, merak etmeyin." dedi daha sakin bir sesle. Güzel dileklerle ayrıldık birbirimizden.

İçim çok yanmıştı. Olay sona ermişti ve benim acımı çekme zamanım gelmişti. Ağlayamamıştım, boğazıma bir yumruk oturmuştu. Biraz yürüyelim dedik rüzgarlı sonbahar havasında. Yürüdük yürüdük, başımızdaki ağrı kalbimizdeki acı dinmedi. Oysa ne küçüktü savaş çocuklarının, hastanede yatan çocukların ve sokak çocuklarının acıları yanında... Yine de ağırdı taze ana baba yüreğine...

Bütün bunları beş yıl sonra hatırlamam, anlatmam son zamanlarda çocukların birbirlerine yaptıklarını mesele haline getirenlerden yorulmamdan ileri geliyor.

by Majid Arvari
Şöyle ki, bir buçuk yaşında olan evladımın incittiği bir çocuğun annesi ben onun yavrusunu alıp okşar, teselli eder ve severken benimkini kucağına alıp "kardeş cici ama tamam mı güzelim" diyebilirken onu okşar öperken, diğeri "bir daha yaptığını görürsem kızacağım ama" deyip işaret parmağını sallayabiliyor veya yapılanı tasvirlerle içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor. İkinci yaklaşımdaki anneler ile o kadar fazla karşılaşıyorum ki başkalarının çocuklarına da çocuk olma hakkı tanıyan, normali kendi evladının özellikleriyle sınırlamayan anneleri gördüğümde rüyada mıyım diye kendimi çimdiklemek istiyorum.

Annelere ve çocuklara hayatı zor kılmakta en büyük maharet yine annelere ait anlaşılan. Bu da annelik sürecinde edindiğim hayat dersleri arsında bulunsun.

Selamet ve sükunet dilerim tüm annelere...
Bir de çok güçlü ve kocaman bir yürek tüm dünyanın çocuklarını kuşatabilecek...