27 Ekim 2017

Gölge Etme Anne!

 Hayli dalgın ve yorgun olduğum bir sabahtı olan biteni silkinerek fark ettiğimde. Aram'ın bir süredir devam ettiği yüzme dersleri bir şekilde onun ile yapabildikleri arasına mesafe koymuştu.



Hayır hayır, yüzme dersinin kendisi değildi bu mesafeyi koyan. Arkadaşlarının anneleriydi. Bütün veliler hep birlikte annelerdik hafta içi sabah devam eden bir kurs olunca.
Aram yüzme dersleri almaya başlayalı iki ay oldu. İki yazdır gözlemlediğim tecrübeleri ve tabi diğer kazanımlarıyla için kendisi hazırlanıp havuza girmesinde ve çıkınca yine kendisi duşunu alıp giyinme kabininde kendi giyinmesinde hiç bir bahis görmüyordum. Havuzdan çıktığında kendi başına duş almaktan büyük keyif alıyor hatta bizi beklemekten bitap düşürecek kadar yorduğu oluyordu. "Ben kendim yıkanıyorum anne!" diye de bana hava atıyordu arada.  Biz kardeşleri ile onu bekliyor, askıya boyu ermediği için kapısında havlusunu tutuyor yahut dolabından bir eksiğini getiriyorduk.
Son zamanlarda arkadaşlarının anneleri tarafından yıkanıp giyinme odasındaki koltuklar üzerinde giydirilmesini fazla izler olmuştu. Aklında esen fırtınaları izliyordum ben de... İlk defa geçen hafta "Anne beni senin giydirmeni istiyorum." dedi. "Tabi oğlum." dedim ve giyinme kabininde onu öpe koklaya giydirdim. Bu arada lafın arasına "Şimdiye kadar kendin giyinmekten memnun görünüyordun. Bu gün seni benim giydirmemi istemene neden olan şeyi merak ettim" dedim. "Arkadaşlarımı hep anneleri giydiriyor anne" dedi. Sessiz kaldım.
Hazırlığımız bitip asansöre yöneldiğimizde bir arkadaşı ve annesiyle karşılaştık. Ben arkadaşına laf attım, cevap vermeyip annesine baktı. Sonra suyu sevip sevmediğini, kaç yaşında olduğunu falan sordum o hep annesine baktı ve annesi onun adına cevap verdi. Asansörden ayrıldıktan sonra hiç vakit kaybetmeden Aram'ın önünde çömeldim ve gözlerinin içine bakarak "Bak gördün mü, kendileri giyinemeyen çocuklar kendileri hakkında sorulara cevap veremiyor oğlum" dedim. Bu genelleme tüm genellemeler gibi dar kapsamlı idi. Ancak kendi yaşıtının kendisine yönelik bir diyalogta hiç bir kelam etmemesi gibi çarpıcı bir sahneyi her zaman yakalamam mümkün değildi. "Kardeşlerin gibi kendisi henüz tam giyinemeyen çocuklar kendi haklarında fikir de beyan edemezler oğlum. Tercihlerinin bir kısmını anne babaları yapmak zorundadır. Eğer kendin hakkında söz sahibi olmak, kendi tercihlerini kendin yapmak istiyorsan kendi bakımını da bir yetişkin gibi kendin yapmalısın. Tabii ki ihtiyacın olduğunda her daim yanındayım. "

Dün giyinme odasının dışında kardeşleriyle çıkış saatini beklerken içeriden "annen şimdi gelir" sesini duydum. Hemen yerimden kalkıp kapıya yöneldim ki görevli çıktıklarını söyledi. Ya erken çıkarmışlardı ya da ben dalmıştım. Hemen içeri girdiğimde ilk kez Aram'ı havlusuna sarınmış beni beklerken gördüm. "Anne seni bekliyorum" dedi sitemle. Sımsıkı sarıldım başını göğsüme bastırarak. "Niye ki oğlum?" dedim. "Her zaman hızla duşa geçiyordun..." "Havlumu ne yapacaktım?" dedi. "Her zaman ne yapıyordun?" dedim öperek. Çıktığını fark etmediğimi açıkladım bu sırada. Kardeşleri aşağıda oynamak istediği için tribünde olmadığımdan görememiştim çıktıklarını.
Ben ona sarılmış duşların olduğu bölüme doğru yürürken olan bitenin gayet farkındaydım aslında. O bu arada duşa girdi. Havlusunu aldım giyinme salonuna kardeşlerini kontrol için yönelince ona yakın annenin hummalı bir şekilde çocuklarını giydirmesi sahnesi ile karşılaştım.  Aram için çok çarpıcıydı bu, biliyorum. Kendisi yıkanıp giyinen sadece Aramdı. Belki de "eksik" hissediyordu. Duştan erken çıktı. Havlusunu sarıp giyinme kabinine kadar eşlik ettim. Kendimi onu giydirmemek için tuttum desem yeridir. İçimden gelen onu giydirme arzusuyla savaşıyordum resmen. Ama yaşadığı zihni fırtınada yanında olduğumu hissettirmeye çalışırken dengeyi şaşırmamam gerekiyordu. Onu her zaman keyifle giydirebilirdim sonra, ama o an orada bunu yapmam "çevre baskısını" kabulü fikrine yaklaştıracaktı onu.
Her zamanki gibi giyindi. Islaklarını ıslak torbasına koyup giyinme salonundan çıktık. Bu arada evladı ile biraz sert bir diyalog yaşayan çocuğa takıldı gözü. Dikkatini dağıtmaya çalıştım, bir bahane ile botlarını giymesi için daha uzak bir köşeye yönelttim ama bir yerde bırakmam gerekti artık. "Çevre"yi yok sayamazdık sonunda.
Bu konuyu henüz Aram'la konuşmadık. Ama ben gün içerisinde kardeşlerine bakımını yaparken gösterdiğim sevgiyi ona farklı vesileleri bahane ederek göstermek noktasında daha titiz davranma kararı aldım. Hizmet davranışını sevgi dili olarak kabulüne destek vermek en son isteyebileceğim bir şeydi çünkü.
Öte yandan "duşu için beni bekleyen Aram" portresi beni çok sarstı. Kendi işini kendi yapmaktan, tercihlerinin takdir görmesinden gurur duyan Aram'a olan büyük bir tecrübeydi. Hayat denen okulun belki ilk ağır kişilik imtihanıyla muhatap oluyordu.  Demek ki biz de bu cenderelerden geçtik bu güne  kadar. Yaşarken gözlemleyemediğim bu tecrübeleri oğlumda görmek benim için çarpıcıydı. Annelik dürtüsüyle aklında esen fırtınaların onda bıraktığı eserlere dair kaygı duyduğumu itiraf etmeliyim. Ancak yanında onu seven bir annesi olduğunu hissettirmekten öte gitmenin tehlikesinin de farkındayım. Aram'ın aslında tüm çocuklar gibi gölge etmemi istemeyeceğinden eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder